Salı, Ağustos 10, 2010

Kendi düşen ağlamaz…

DSLR’ lerin en sevmediğim tarafı toza karşı hassasiyetleri. Öyle ki bu konuda ne kadar titiz davransam o kadar aksilik beni buluyor.

- “Makine, bayonet kapağı veya lens olmadan asla uzun süre açık tutulmamalı” kuralını hiç sektirmeden 6 senedir uygulayan ben öyle birşey yaptım ki kendime küfrettim resmen.

O sabah, vizörden bakınca irice bir toz parçası farkettim. Vizörün hemen altında kıl gibi bişey. Banyo da (tozun en az olduğu ortam) makinayı yere 45 derece eğimli tutup hava pompası ile tozdan kurtulmayı denedim. Baktım hala orada. Demek ki aynada değil. Ters çevirip aynı işlemi vizörün altında bulunan alana uyguladım. Tekrar denedim. Toz yer değiştirdi. Bingo! Hiç değilse yerini tespit ettim. Tekrar hava tuttum. Tekrar.. Tekrar.. Nafile ! Resmen yapışmış. Sinir bozucu !

İşte can yakan kararı burada verdim.

- “Lens fırçası ile sileyim.”

Aferin ! Birinden kurtulamazken onlarcası geldi. Daha bitmedi…

Artık iyice panik mi oldum ne lenspen in karbon ucu ile silme gafletinde bulundum.
Sonra vizörden bir baktım ki sinirden ağlayacak gibi oldum. Vizörde artık alacalı bulacalı simsiyah lekeler vardı. Keşke bir toz parçası olsaydı. Razıydım.

Servis yolu göründü tabi. Of!

Götür servise bırak, kimbilir kaç gün sonra al. Almak için işten izin al. Bir sürü iş.

Servisten gelen cevap : O sildiğim parçanın adı “screen” miş. Kesinlikle üzerine temasta bulunulmaması gerekiyormuş. Temizlenmesi söz konusu değilmiş değişmesi gerekirmiş.

Ha! fiyatı da 151 TL imiş.



Bir hafta sonra aldım makinamı. Cillop gibi olmuş. :)

Velhasıl, bazı tecrübeleri kazanmak pahalıya mal olabiliyor. Napalım gülü seven dikenine katlanır.


0 comments:

Yorum Gönder